Refine
Year of publication
- 2021 (2281) (remove)
Document Type
- Article (2281) (remove)
Language
- English (1843)
- German (372)
- Portuguese (32)
- Turkish (19)
- Spanish (12)
- Multiple languages (2)
- cze (1)
Has Fulltext
- yes (2281)
Is part of the Bibliography
- no (2281) (remove)
Keywords
- taxonomy (94)
- Deutsch (50)
- new species (47)
- SARS-CoV-2 (36)
- COVID-19 (35)
- morphology (26)
- Fremdsprache (22)
- inflammation (21)
- Literatur (17)
- systematics (16)
Institute
- Medizin (827)
- Physik (146)
- Biowissenschaften (135)
- Biochemie, Chemie und Pharmazie (102)
- Psychologie und Sportwissenschaften (95)
- Geowissenschaften / Geographie (68)
- Frankfurt Institute for Advanced Studies (FIAS) (49)
- Gesellschaftswissenschaften (42)
- Wirtschaftswissenschaften (42)
- Neuere Philologien (36)
The myrmecophilous Paederinae rove beetle genus Megastilicus Casey, 1889 from North America is reviewed based on museum specimens. Prior to this study, the genus was monotypic with one species Megastilicus formicarius Casey, 1889 described. Here, we provide a redescription of the genus and the type species, designate a lectotype, and provide pictures of habitus and illustrations of the aedeagus and genital segments. Additionally, we describe a new species for the genus, Megastilicus iowaensis sp. nov., include an identification key to the two species and present the distribution map of both of them, including new state records. We discuss the assignment of the genus to the subtribe Stilicina based on morphological features.
Selizitapia gen. nov. (Hemiptera: Fulgoromorpha: Flatidae) from tapia woodlands of Madagascar
(2021)
A new monotypic genus of flatid planthoppers (Hemiptera: Fulgoromorpha: Flatidae), Selizitapia gen. nov., is described for Selizitapia pennyi gen. et sp. nov. (type species) from the island of Madagascar. Habitus, male and female external and internal genital structures of the new species are illustrated and compared with similar taxa. Selizitapia pennyi gen. et sp. nov. is endemic to Madagascar where it is known to date only from one locality in the Central Plateau and is associated with tapia woodland formation.
Three subterranean leptodirine leiodid taxa, viz., Bozidaria Ćurčić & Pavićević gen. nov., Bozidaria serbooccidentalis Ćurčić & Pavićević gen. et sp. nov. and Proleonhardella (Proleonhardella) tarensis Ćurčić & Pavićević sp. nov., are described and diagnosed. Bozidaria Ćurčić & Pavićević gen. nov. belongs to the phyletic series of “Leonhardella”. The new beetle taxa differ from their closest relatives in numerous morphological characters. They most likely belong to phyletic lineages of Pliocene age. The new leiodid taxa are endemic to the Dinaric mountain chain of western Serbia. Keys to the leptodirine leiodid genera of the phyletic series of “Leonhardella” and to the taxa of the genus Proleonhardella Jeannel, 1910 are included.
Dieser Beitrag beschäftigt sich mit sprachbezogenen Witzen und ihrem konkreten Einsatz im Deutsch als Fremdsprachenunterricht. Der Fokus dieses Beitrags liegt auf der Empfehlung von Anwendungsbeispielen für die Nutzung von sprachbezogenen Witzen im DaF-Unterricht, die das vorrangige Ziel der Beschäftigung mit Stereotypen und der Entwicklung einer interkulturellen Kompetenz anstreben. Hierzu wird vorerst klargestellt was mit dem Begriff Witz gemeint wird, insbesondere, was als "sprachbezogener Witz" in der Studie angesehen wird. Im Nachhinein wird auf die Bedeutung des Einsatzes von Witzen im Fremdsprachenunterricht eingegangen, sodass der Bedarf und Grund für die Anwendung dargelegt werden kann. Zur Lieferung adäquater Antworten auf die Forschungsfragen soll der Forschungsstand beschrieben werden und im praktischen Teil sollen Witze aus verschiedenen online Quellen ausgesucht und bewertet werden, die das Thema "Sprache" vorweisen. Die Witze wurden zum Schluss als jeweils ein Didaktisierungsvorschlag erarbeitet. Mit den Didaktisierungsvorschlägen wurde aufgezeigt, dass sprachbezogene Witze sich für die Entwicklung einer interkulturellen Kompetenz, durch die Beschäftigung mit Stereotypen und Vorurteilen im DaF-Unterricht, sehr gut eignen können. Die Didaktisierungsvorschläge wurden nach dem Modell "Didaktische Analyse" erstellt.
Bu çalışmada Turizm Fakültesi öğrencilerinin seçmeli yabancı dil derslerine (Almanca, Fransızca ve İtalyanca) yönelik kaygı düzeylerinin çeşitli değişkenlere göre incelenmesi amaçlanmaktadır. Araştırmada nicel araştırma yöntemlerinden tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın evrenini Türkiye'de Turizm Fakültelerinde eğitim alan öğrenciler oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemini ise bir devlet üniversitesinin Turizm Fakültesinde eğitim alan ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıf öğrencileri oluşturmaktadır. Araştırmaya toplam 141 öğrenci katılmıştır. Katılımcıların %46,1'i kadın, %53,9'u ise erkektir. Çalışmada veri toplama araçları olarak araştırmacı tarafından oluşturulan kişisel bilgi formu ile Horwitz, Horwitz ve Cope (1986) tarafından geliştirilmiş "yabancı dil dersi kaygı ölçeği" kullanılmıştır. Ölçek 33 madde ve 3 alt boyuttan oluşmaktadır. Araştırmada yer alan verilerin analizinde SPSS 22 paket programı kullanılmıştır. Örnekleme ait istatistikler frekans analiz ile hesaplanmıştır. Bağımsız değişkenlerin hesaplanmasında t-testi ve tek yönlü varyans analizi (ANOVA) testleri kullanılmıştır. Tüm hesaplamalarda anlamlılık düzeyi p<,05 olarak kabul edilmiştir. Araştırmanın sonucunda, “dil dersinde konuşma kaygısı” boyutunda erkek öğrencilerin kadın öğrencilere göre daha kaygılı oldukları; eğitim alınan bölüm değişkenine bağlı olarak "dil dersine yönelik ilgi" ve "yabancılarla konuşma kaygısı" boyutlarında anlamlı bir şekilde farklılaştığı; eğitim alınan sınıf düzeyi değişkenine göre herhangi bir farka rastlanmadığı; seçilen yabancı dil değişkenine bağlı olarak yalnızca "yabancılarla konuşma kaygısı" boyutunda anlamlı şekilde farklılaştığı; başarı durumu değişkenine göre bir farka rastlanmadığı ve mezuniyet sonrası plan değişkenine bağlı olarak ise yalnızca "dil dersinde konuşma kaygısı" boyutunda anlamlı farklılık gösterdiği ortaya konmuştur.
"Öğrenci Törless'in bunalımları" : 20. yüzyıl başındaki eğitim sorunsalı ve Hitler'in ayak sesleri
(2021)
Robert Musil (1880-1942), modern roman türünün oluşumuna ve gelişimine önemli katkıları olan, 20. yüzyılda Avusturya Edebiyatı'nın en önde gelen yazarlarındandır. Eserlerinde 20. yüzyıl başındaki dönüşümü ve bu dönüşümün birey ve toplum üzerindeki etkilerini konu edinmektedir. 1906 yılında yayınlanan ilk romanı "Öğrenci Törless'in Bunalımları'nda" da içinde yaşanılan dönemin ve sınıf farkının eğitime yansıması, eğitim ve yatılı okul sisteminin insanlıkla bağdaşmayan yanları, buna bağlı olarak genç ve yaratıcı bireylerin sorunları ve otonom gelişimlerinin engellenmesi gibi konular ele alınmıştır. Ayrıca eserde yüzyıl başındaki dönüşüme paralel olarak toplumda yavaş yavaş hissedilmeye başlanan faşizmin ayak sesleri konu edinilmiştir. Bu çalışmada, 20. yüzyıl başındaki modernist dönüşümün eğitim ve okul sistemi üzerindeki izleri gün ışığına çıkarılmaya ve Hitler ekolünün alttan alta gelişi gösterilmeye çalışılmıştır. Bu vesileyle çalışmamızın özellikle o dönemdeki eğitim sorunsalı ve Hitler zihniyetinin doğuşu üzerine yapılacak çalışmalara bir rehber olması amaçlanmıştır. Araştırma sürecinde metne bağlı, yorum bilimine dayalı inceleme yöntemlerine ve yer yer de metinlerarasılık yöntemine başvurulmuştur.
Hitaplar gerek formal konuşmada gerekse informal dilde belirleyici bir özelliğe sahiptir. Hitaplar konuşmaya, yazmaya veya herhangi bir yazılı belgeye başlarken kullanılan ve göndericinin alıcıya yönelik bakış açısını belirten dilsel ifadelerdir. Hitap edilen kişi veya gruplar muhatap olarak adlandırılır. Selamlama ve hitap araştırmalarında, bir muhataba hitap ederken kullanılan dilsel araçlara hitap biçimleri denir. Dilsel hitap biçimleri, ad ve zamir kategorisine ayrılabilir. Ad kategorisindeki hitap türleri isimlerin, mesleki ve diğer unvanların kullanımını içerir. Hitapların zamir biçimleri kendilerini şahıs zamirlerinde gösterir. Zamirlerin bir alt sınıfı olarak, şahıs zamirleri gönderene veya kişilere atıfta bulunur. Dilsel iletişim hitaplar ile başlar. Herhangi bir konu hakkında birisiyle birdenbire konuşmaya başlamamak toplumsal uzlaşımın bir parçasıdır. Bu bağlamda hitaplar yaşamın her anında yer bulmaktadır. Bu makalede, Türk ve Alman dijital ortamlarda kadınların hitap ifadelerinin incelenmesi amaçlanmaktadır. İnternet günümüzde toplumun h er alanındaki insanların zorunlu bir alışkanlığı haline gelmiştir. Toplumdaki bireyler etkileşimlerini büyük oranda internet aracılığı ile gerçekleştirmekte, sosyal medyayı takip ederek merak ettikleri konular hakkında fikir sahibi olabilmektedirler. Toplumda, arasında kadınların da önemli bir yere sahip olduğu büyük bir kesim günün her anında sosyal medya üzerinden iletişim kurmakta, kurdukları her tür iletişimde farklı hitap türleri sergilemektedir. Bu çalışma, kullandıkları hitaplar açısından kadınların dilsel davranışlarını içermektedir. Bilindiği gibi kadınlar ve erkekler birçok açıdan ayrıdırlar. Kadın ve erkekler arasındaki bu farklılıklar kendine dijital ortamda da yer bulmaktadır. Makalenin birinci bölümünü oluşturan kuramsal kısımda, hitapların tanımından yola çıkılarak konunun ayrıntıları ortaya konacaktır. Çalışmanın uygulama bölümünde, Türkçe ve Almancadaki sosyal medya metinleri her iki dilde hitaplar açısından karşılaştırılarak incelenecektir. Elde edilen veriler kadınların iki dildeki hitap kullanımı bağlamında değerlendirilecektir. Bu değerlendirme sonucunda Türkçe ve Almancada kadın dilinin hitaplar açısından nasıl bir kullanım alanının olduğu görülecek, her iki dilde ne tür farklılıklar ve benzerliklerin gözlemlenebildiği sonucuna ulaşılacaktır. Çalışmada Türkçe ve Almanca hitaplar karşılaştırılacağından inceleme genel olarak kontrastif söylem analizi ve deskriptif-analitik yöntemler doğrultusunda karma bir yöntem ile yürütülecektir.
2000’li yılların başından itibaren gençler sorunlarını, sevinçlerini, fikirlerini, hayat görüşlerini, yaşam tarzlarını pek çok farklı dijital platformda farklı kültürlerdeki ve ülkelerdeki gençler ile paylaşabilmektedir. Bu şekilde kendine has yeni bir yaşam felsefesi oluşturan ve Z-Kuşağı olarak anılan bir kuşak ortaya çıkmıştır. Bu çalışma, özellikle 2000 yılından sonra yazılmış olan Alman gençlik edebiyatı eserlerinden bazılarının örneklem olarak ele alınmasıyla bir alanyazın taraması yapmayı hedeflemektedir. Bu sayede Alman gençlik edebiyatında ele alınan konuların neler olduğu, hangi sebeplerden dolayı bu konuların ele alınmış olabileceği ortaya konmaya çalışılmıştır. İkincil hedef ise çalışmanın sonuç kısmında Türkiye’deki gençlik edebiyatı alanına ilişkin önerilerde bulunmaktır. Çalışmadan elde edilen sonuca göre Alman gençlik edebiyatında sıklıkla arkadaş ilişkileri, toplum içerisinde kimlik arayışı, okulu terk etme, uyuşturucu kullanımı ve doğurduğu sonuçlar, adaletsizlik, aile içi iletişim sorunları, ebeveyni ayrı olan gençlerin hikâyeleri, Cyber-Mobbing, aşk, bilimkurgu, göç, kültürlerarasılık, suç gibi konularının aktarıldığı tespit edilmiştir.
The methylene-tetrahydrofolate reductase (MTHFR) is a key enzyme in acetogenic CO2 fixation. The MetVF-type enzyme has been purified from four different species and the physiological electron donor was hypothesized to be reduced ferredoxin. We have purified the MTHFR from Clostridium ljungdahlii to apparent homogeneity. It is a dimer consisting of two of MetVF heterodimers, has 14.9 ± 0.2 mol iron per mol enzyme, 16.2 ± 1.0 mol acid-labile sulfur per mol enzyme, and contains 1.87 mol FMN per mol dimeric heterodimer. NADH and NADPH were not used as electron donor, but reduced ferredoxin was. Based on the published electron carrier specificities for Clostridium formicoaceticum, Thermoanaerobacter kivui, Eubacterium callanderi, and Clostridium aceticum, we provide evidence using metabolic models that reduced ferredoxin cannot be the physiological electron donor in vivo, since growth by acetogenesis from H2 + CO2 has a negative ATP yield. We discuss the possible basis for the discrepancy between in vitro and in vivo functions and present a model how the MetVF-type MTHFR can be incorporated into the metabolism, leading to a positive ATP yield. This model is also applicable to acetogenesis from other substrates and proves to be feasible also to the Ech-containing acetogen T. kivui as well as to methanol metabolism in E. callanderi.
The relations between Turkey and Germany have a long history that involves collaboration and partnership in many areas. After 1960s, this relationship gained a new dimension as hundreds of thousands of Turkish workers immigrated to Germany. This paper presents a brief history of the relations between the two countries, and the cultural and language-related problems experienced by Turkish people in Germany. More specifically, it focuses on the background and current state of the Turkish Language and Culture course taught to the Turkish youth in German schools. Problems regarding the implementation of this course are discussed with reference to official statistics. Finally, suggestions are offered to address the challenges faced to improve the Turkish Language and Culture course so that Turkish children can successfully learn their origin-language, and eventually achieve competence in both Turkish and German in their academic studies.