Institut für Deutsche Sprache (IDS) Mannheim
Refine
Year of publication
Document Type
- Article (99)
- Review (17)
- Part of a Book (13)
- Conference Proceeding (4)
Has Fulltext
- yes (133)
Is part of the Bibliography
- no (133)
Keywords
- Englisch (60)
- Metapher (32)
- Deutsch (30)
- Bedeutungswandel (21)
- Rezension (18)
- Polnisch (17)
- Übersetzung (14)
- Bedeutung (11)
- Konnotation (7)
- Kognitive Linguistik (6)
Institute
Çeviri yaparken her iki dile, kültüre yeterince hâkim olmamak bir dizi çeviri hatalarına yol açabilir. Bu noktada kaynak ve erek dilde yeterli kelime hazinesine sahip olmanın yanı sıra kelimelerin kullanım alanlarını, kurallarını, edim bilimsel etkilerini, sözdizimsel kuralları vs. de iyi bilmek gerekir. Humboldt ve Saussure’ün dil hakkındaki düşüncelerinden etkilenen Trier’in ortaya attığı sözlüksel alan teorisinin metin anlama ve anlatma edinci kapsamında etkilerinin neler olabileceği ve çeviribilimin sözlüksel alan teorisinden nasıl yararlanabileceği konusu irdelenmeye çalışılacaktır. Trier’e (1973:5) göre bir sözcüğün anlaşılabilmesi için, sözlüksel alanın tamamının bilinmesi
gerekir ve ancak sözlüksel alana hâkim isek o sözcüğü doğru anlayabiliriz. Anlam sadece ve sadece sözlüksel alan sayesinde vardır. Sözlüksel alan yoksa anlam da yoktur. Anlatılmak istenen düşünceye veya olguya dair bir kelimenin belli bir dilde bulunmaması bu düşüncenin veya olgunun o dilde olmadığı anlamına gelmez. Hayata dair genel kültür bilgimize ve tecrübelerimize dayanarak bu yeni kavramı
anlayabiliriz.
Türk üniversitelerindeki Alman dili ve edebiyatı bölümleri bir süredir kriz içinde. Zira ülkemizde Alman dili ve edebiyatı bölümü mezunlarının iş arama ve bulmada yaşadıkları maddi ve manevi sıkıntılar, üniversiteye girme aşamasındaki Almanca bilen gençlerimizin bu bölümlere olan ilgilerinin giderek azalmasına, mezun olduktan sonra kendilerine daha iyi olanak sunacak farklı bölümlere girmeyi tercih etmelerine neden olmaktadır. Ülkemizde üniversiteye girecek olan öğrencilerin Alman dili ve edebiyatı bölümlerinden aldıkları diplomaları ile ulusal ve uluslararası alanlarda arzu edilen şartlarda iş bulabilmeleri için Alman dili ve edebiyatı bölümlerinin programları yeniden gözden geçirilmektedir. Bu yazıda da Alman dili ve edebiyatı bölümlerinin konumu, bu bölümlerde okuyan öğrencilerimizin sorunları, nedenleri ve bu sorunların üstesinden gelmek için önerilen düşünceler tartışılacaktır.
In this paper I tried to demonstrate that the British films depicting football hooliganism could be viewed as glorifying violence. A considerably great number of scenes and a great amount of time devoted to the presentation of violence, together with the unpunished, painless and heroic aspects of such presentations are just one side of the glorifying coin. The other side is occupied with the deeper meaning of particular scenes or the general overtones of the films which seem to develop a tendency to present a hooligan firm as a family-like community that offers happiness and produces a strong feeling of belonging and solidarity that adds spice to the boring working or middle class life. Violent confrontations are depicted as a source of pleasurable emotional arousal that surpass other forms of enjoyment. Moreover, confronting other hooligans helps hooligans to construct hard masculine identity based on physical prowess. Finally, being a good fighter is a fast track to earning a reputation that provides hooligans with a sense of power and importance. Real hooligans starring in the films, thus potentially encouraging viewers to become “wannabe warriors”, is also of great importance. However, the way the audiences react to the on-screen presentation of violence with all its aspects is a topic for much broader research.