Diyalog 2019/2
Refine
Year of publication
- 2019 (14)
Has Fulltext
- yes (14)
Is part of the Bibliography
- no (14)
Keywords
- Deutsch (3)
- Türkisch (3)
- German (2)
- Heimkehr <Motiv> (2)
- Übersetzung (2)
- Afghanistan (1)
- Alienation (1)
- Alman Dili Edebiyatı Bölümü (1)
- Almanca (1)
- Angst (1)
Rezension zu Funda Kızıler Emer, Hertha Kräftner'in Bir Meleğin Yakarışı ve Rainer M. Rilke'nin Duino Ağıtları'ndaki Melek İmgesi II, Sakarya Üniversitesi Yayınları: Hiperlink Eğit. İlet. Yay. Gıd. San. Paz. ve Tic. Ltd. Şti, 2019, 381 sayfa.
Die Abteilung für Deutsche Sprache und Literatur der Hacettepe Universität und das DAAD-Informationszentrum Ankara boten im Frühlingssemester 2018-19 für interessierte Masterstudierende und Doktoranden ein Workshop-Seminar zu kulturellen Konzepten im Werk "Ein Winter in Istanbul" von Angelika Overath an. In diesem Workshop sollten die Teilnehmer versuchen, Hypothesen zum Werk aufzustellen. Zur Vorbereitung für diesen Präsenzworkshop wurden von Assoc. Prof. Dr. Mutlu ER und Assoc. Prof. Dr. Max Florian HERTSCH jeweils ein Seminar mit den Themenkomplexen Kultur, Identität, Diskursanalyse und Hypothesenforschung gehalten. Der Mehrwert des Workshop-Seminars bestand darin, dass die Studierenden Fragen aus den Werken anhand von Hypothesen direkt an die Autorin stellen konnten. Um diese auch anderen Wissenschaftlern nicht vorzuenthalten, entschied man den Workshop aufzunehmen und im Anschluss zu transkribieren.
Bu makalenin amacı, Osmanlı Devleti'ne gerçekleştirilen gezilere ilişkin seyahatnamelerin Almancadan Türkçeye yapılmış olan çevirilerini Genette (2016)'in yanmetin kavramı bağlamında irdelemektir. Bu seyahatname çevirileri 1960–2017 yılları arasında yayınlanmıştır. Temel alınan bütünce 16 farklı seyahatnameye ait 34 çeviri sürümü içermektedir. Seyahatname, yanmetin ve çeviri ilişkisine değinildikten sonra sözü edilen seyahatname sürümlerinin yıllara göre dağılımı gösterilmiştir. Seyahatname çevirileri erek kültür dizgesinin bir parçası olduğundan, bu çeviri kitaplardaki iç metinler, erek okurların çeviri metni nasıl okumaları gerektiği ve kendilerini nelerin beklediği konusunda aracılık etmektedir. Böylelikle bu iç metinler, okurların olası ihtiyaçlarını karşılamak üzere ve erek kültürün koşullarına göre üretilmektedir. Örneklerle bu iç metinler aracılığıyla erek okurla nasıl bağ kurulduğu gösterilmiştir. Bu çalışmada ayrıca, belli başlı iç metin türlerinin niceliksel ve niteliksel incelemesiyle çeviri olgusu, çevirinin amacı, çevirmenin görünürlüğü/görünmezliği, yayınevlerinin çeviri politikası, çeviriyi etkileyen etmenler vb. konularda bilgiler sunmak amaçlanmıştır. Toplanan veriler, iç metinlerin bir yandan erek okurların olası ihtiyaçlarına göre şekillenebildiğini gösterirken diğer yandan erek kültür dizgesinin bazı ideolojik dinamiklerine hizmet edebildiğine işaret etmektedir.
Lexikalische Merkmale der türkischen Rechtssprache : am Beispiel des neuen Strafgesetzbuches (YTCK)
(2019)
Ziel dieser Studie ist es, die Besonderheiten von Rechtstexten in türkischer Sprache am Beispiel des neuen türkischen Strafgesetzbuches (YTCK) zu analysieren. In der Arbeit soll untersucht werden, inwieweit das YTCK vom alten türkischen Strafgesetzbuch von 1926 (ETCK) abweicht. Im Fokus des Forschungsinteresses steht die lexikalische Struktur des YTCK. Diese Studie erfordert einen interdisziplinär ausgerichteten Ansatz, der Rechts- und Sprachwissenschaften integriert. Der Schwerpunkt liegt auf der lexikalischen Analyse der Fachsprache des Rechts.
Die vorliegende Arbeit zielt darauf, den Einfluss der Verwendung von digitalen und gedruckten Wörterbüchern auf die Übersetzungskompetenzen der Studenten zu untersuchen und die am häufigsten verwendeten mobilen und gedruckten Wörterbücher quantitativ und qualitativ zu vergleichen. Die Forschungsgruppe besteht aus 42 Lehramtsstudenten, die in der Vorbereitungsklasse an der Hochschule für Fremdsprachen „Deutsch“ studieren. Die Ergebnisse der deskriptiven Analyse über den Wörterbuchgebrauch der Studenten haben ergeben, dass 95 % der Studenten den Gebrauch digitaler Wörterbücher bevorzugen. Es wurde auch auf die Frage eingegangen, welcher Wörterbuchtyp sich positiver auf die Übersetzungskompetenz der Studenten auswirkt. Um diese Frage zu beantworten, wurden aus der Forschungsgruppe per Zufallsprinzip 10 Studenten mit dem gleichen Sprachniveau ausgewählt und sie wurden gebeten, die ausgewählten authentischen Sätze zu übersetzen. Bei der Übersetzung der Sätze verwendete eine Gruppe ein digitales Wörterbuch (Aa Almanca - Türkçe Mobil Sözlük) während die zweite Gruppe ein gedrucktes Wörterbuch (TDK Almanca-Türkçe Sözlük) verwendete. Die Ergebnisse der Studie zeigen, dass Studenten, welche die gedruckten Wörterbücher konsultierten, akkuratere Sätze bildeten und weniger Fehler machten als Studenten, welche die digitalen Wörterbücher verwendeten. Im zweiten Teil der Studie wurden die ersten 100 Übersetzungen des gedruckten und digitalen Wörterbuches qualitativ und quantitativ verglichen. Dabei wurde festgestellt, dass das digitale Wörterbuch für die festgelegten 100 Wörter 170 Übersetzungen liefert, während das gedruckte Wörterbuch 304 Übersetzungen auflistet. Es ist deutlich erkennbar, dass das gedruckte Wörterbuch im Vergleich zum digitalen Wörterbuch viel umfassender ist. Weiterhin wurde festgestellt, dass das digitale Wörterbuch bei den 100 festgelegten Wörtern 11 falsche bzw. fehlerhafte Bedeutungen liefert, was die Vertrauenswürdigkeit des vorliegenden digitalen Wörterbuches erheblich in Frage stellt. Zugegebenermaßen sind die Geschwindigkeit der Wortübersetzung und die Benutzerfreundlichkeit erhebliche Vorteile des digitalen Wörterbuches, aber diese Arbeit zeigt, dass die Besonderheiten „Schnelligkeit“ und „Benutzerfreundlichkeit“ dieses Wörterbuches in diesem Fall nicht genügen und sich nicht positiv auf die Übersetzungskompetenz der Probanden ausgewirkt haben. Die oben aufgeführten Argumente weisen nach, dass die Bedeutungsbreite, Bedeutungsgenauigkeit sowie die Anzahl der zur Verfügung gestellten Bedeutungen des vorliegenden digitalen Wörterbuches, das momentan als digitales Wörterbuch am häufigsten verwendet wird, in deutlichem Maße unzureichend und verbesserungsbedürftig ist.
Uzaktan eğitim yaklaşık 200 sene önce mektup aracılığı ile yapılan steno dersleriyle başlamış olsa da kavramın sistematik olarak eğitimde uygulanması teknolojinin gelişmesiyle paralellik gösterir. Yüz yüze eğitimin belirli bir zamanı, mekânı gerektirmek gibi bazı sınırlılıkları vardır. Yeni medyanın insanların hayatına girmesi ile iletişimin şeklinin değişmesi, bilim insanlarının uzaktan eğitime ilgisini arttırmıştır. Çünkü teknolojik ilerlemeler eğitim sistemini kökten değiştirebilecek duruma gelmiştir ve yüz-yüze eğitimdeki zamana ve mekâna bağlı olma zorunluluğunu ortadan kaldırabilecek potansiyele sahiptir. Bu durum dil öğrenen insanlara daha bireysel ve öz yönetimli öğrenme imkanı sağlar. Uzaktan eğitime dair birçok tanımlama çeşitli kuramlar çerçevesinde yapılmıştır. "Uzaktan Eğitim" teknolojinin sunduğu imkânlar ölçüsünde daima geliştirilmeye açık bir eğitim biçimidir. Bazı ülkeler uzaktan eğitimin önemini daha önce görmüş ve bu konuda yoğun çaba göstermişlerdir. Bu çabalar sonucu uzaktan eğitim, geleneksel eğitime hem bir yol arkadaşı hem de onun ezeli rakibi olabilecek duruma gelmiştir. Bireyselleşme olgusunun gün geçtikçe arttığı ve ortamdan bağımsız öğrenme imkânlarının çok kolaylaştığı 2000'li yıllar eğitimde teknolojiyle bütünleşmiş bir dönüşümü zorunlu hale getirmiştir. Birbiri içine bu denli girmiş çok değişkenli süreçler, eğitim-öğretimde öğrenci ve öğretmenlerin geleneksel görev ve sorumluluklarını da değiştirmektedir. Dil öğrenenlerin kendi başlarına öğrenme ortamlarını düzenleyebilmeleri ve bu ortamlardan verimli şekilde yararlanabilmeleri için sınıf içi ve sınıf dışı öğrenme ortamlarının eğitsel ilkeler açısından düzenlenmesi gerekmektedir. Bu amaca ulaşabilmek için dil öğretimi ile ilgilenen kişilerin özerk öğrenmeyi etkileyen etkenleri ve onların öğretimde nasıl uygulanacağını bilmeleri gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı uzaktan eğitim kavramını genel hatları ile tanıtmak, uzaktan eğitimde öğrenci özerkliği kavramının ortaya çıkışını temel kuramlar çerçevesinde incelemek ve bu kapsamda dil öğrenme özerkliğini tartışmaktır.
Yabancı dil öğrenimini etkileyen içsel faktörlerden biri de kaygıdır. Kaygı; genel manada, kötü bir şey olacağı endişesiyle yaşanan belirsizlik, huzursuzluk, sıkıntı kaynaklı duygu durumu olarak tanımlanmaktadır. Yabancı dil kaygısı ise araştırmacılar tarafından genel kaygının duruma özel türü olarak tanımlanır. Kaygının olumsuz etkilerine karşın dil öğrenme stratejileri, yabancı dil yeterliliğinin artırılmasında olumlu bir rol oynamaktadır. Dil öğrenme stratejileri, öğrenme sürecini organize eden farklı öğrenme teknikleri ile öğrencilerin kendi öğrenmelerini tasarlamalarını, öğrenme materyalini seçmelerini ve bağımsız olarak öğrenme sürecini düzenlemelerini sağlamaktadır. Bu çalışmada 2017-2018 öğretim yılında Almanca öğretmenliği hazırlık sınıflarında öğrenim gören 41 öğrencinin kullandıkları dil öğrenme stratejileri düzeyleri ve yabancı dil kaygıları tespit edilerek bu değişkenlerin akademik başarıyla ilişkilerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Öğrencilerin dil öğrenme stratejilerini tespit etmek amacıyla Oxford (1990) tarafından geliştirilen "Dil Öğrenme Stratejileri Envanteri" (SILL), dil öğrenim süreçlerinde yaşadıkları kaygı oranları belirlemek için ise "Yabancı Dil Sınıf Kaygısı Ölçeği" (FLCAS) kullanılmıştır. Öğrencilerin akademik başarılarının belirlenmesinde 2017-2018 eğitim yılı sonunda elde ettikleri not ortalamaları kullanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre kaygı düzeyi düşük öğrencilerin yıl sonu başarı ortalamaları (M=78.1) kaygı düzeyi orta seviyedeki (M=68.96) ve yüksek seviyedeki (M=63.6) öğrencilerin başarı ortalamalarından daha yüksektir. Dil öğrenme stratejileri kullanımlarına bakıldığında, yüksek düzeyde strateji kullanan öğrencilerin başarı ortalamalarının (M=75.1), düşük (M=69.3) ve orta seviyede (M=67.5) strateji kullanan öğrencilerin ortalamalarından daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Bu verilere göre düşük kaygılı öğrenciler ve yüksek strateji kullanan öğrenciler diğer öğrencilerden daha başarılıdır. Ayrıca, yüksek düzeyde dil öğrenme stratejisi kullanan öğrencilerin yabancı dil kaygı seviyelerinin düşük olduğu belirlenmiştir. Bu açıdan, öğrencilerin dil öğrenme stratejilerinin öğretilmesi ve yüksek düzeyde kullanmasının sağlanması, dil öğrenme kaygısını azaltıcı sınıf içi aktivitelerin kullanılması, Almanca öğrenme sürecine olumlu katkılar yapacak, öğrencilerin başarısını artıracaktır.
Kariyer planlama bireyin geleceğe yönelik meslek/iş yaşamı konusunda planlama yapmasıdır. Kariyer planlamasının temeli, çalışan değerlendirmesidir. Kariyere yönelik ilk ciddi tercihlerin yapıldığı ve potansiyel meslek profesyonellerinin yetiştirildiği alanların başında üniversiteler gelmektedir. Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü ise dönem içerisinde yaklaşık 250 öğrenci kapasitesi bulunan ve sıkça tercih edilen üniversite bölümlerinden biridir. Mezunlarına farklı alanlarda pek çok kariyer imkanı sunan bu bölümün öğrencilerinin kariyer planlarının belirlenmesi meslek adaylarının gelecekteki istihdamı ve kariyer planlama yapması için önemli ve gereklidir. Toplanan veriler SPSS programında yüzde, ki-kare testi ve frekans dağılımı ile değerlendirilmiştir. Öğrencilerin planlama sonuçları tüm detaylarıyla sunulmuştur.
Dieser Beitrag entstand im Rahmen meiner biographie- und interaktionsanalytischen Pilotstudie zur Darstellung narrativer Identitäten und zum biographischen Werdegang von in Deutschland sozialisierten türkischstämmigen Germanistik-StudentInnen in Istanbul, die als Jugendliche bzw. junge Erwachsene meist auf der Basis von Familienentscheidungen in die Türkei migriert sind. Im Fokus der folgenden Analyse des biographischen Interviews mit dem Informanten Ali steht der biographische Entwicklungsprozess und die sukzessive Herstellung seiner Selbstverortung jenseits ethnisch-nationaler Kategorien. Bei der Rekonstruktion des biografischen Werdegangs lassen sich direkte Bezüge zu den Pries'schen Modellen zum Verhältnis von Migration und Integration herstellen: Während sich Alis Eltern an dem Modell des "Gastarbeiters" orientieren, der nach einer begrenzten Zeit im Ausland in sein Heimatland "zurückkehrt", entwickelt Ali für sich das Lebensmodell als "Transmigrant". Bei der narrativen Herstellung von Identitätsaspekten gibt es außerdem deutliche Übereinstimmungen mit den von Sievers et. al. beschriebenen Eigenschaften eines Transmigranten. Die Ergebnisse der Untersuchung zeigen, dass in der Kindheit und Jugend des Gastarbeiterkindes einschneidende Erlebnisse im deutschen Bildungskontext fokussiert werden. Bei der Bewältigung der Probleme gelingt es dem Erzähler jedoch sich als agentivisch starker und durchsetzungsfähiger Akteur zu präsentieren. Nach der familiären "Rückkehr" in die Türkei spielt die Auseinandersetzung mit der türkischen Umwelt die zentrale Rolle, die zur sukzessiven Loslösung aus beiden Lebenswelten und hin zur Herausbildung eines neuen transmigrantischen Selbstbildes führt.
Hasan Kayıhan sonradan Almanya'ya giden ve Türkçe eserler kaleme alan ilk kuşak göçmen yazarlar arasında yer alır. Türkçeyi iyi kullanması ile bilinen yazarın birçok ödüle layık görülen eserleri, yurt dışında yaşayan Türk insanının zamanla kendine karşı yabancılaşmasını ele alır. Kitaplarının yanında dergi ve makalelerde de çalışmaları yayımlanan Kayıhan, özellikle Almanya'da yaşayan Türk gençlerinin ana dillerini unutmamaları noktasında gayret sarf etmektedir. Bu çalışmada yazarın "Gurbet Ölümleri" adlı romanı yapısal ve tematik bakımdan ele alınarak yabancılaşma olgusuna olan yaklaşımı irdelenmeye çalışılmıştır. Hasan Kayıhan, bireyin öz kültürünü, dilini, milli ve dini değerlerini korumakla sorumlu olduğunu dile getirerek bu manevi değerleri korumak için her türlü fedakârlığı yapmak zorunda olduğunu eserlerinde ifade eder. Bu yabancılaşma sürecine kimi zaman kişi farkında olmadan girmekte ve dönüşüm kendiliğinden gerçekleşmektedir. Söz konusu eserde de başkişi yabancılaşarak dönüşüm geçirmiş ve bu da hayatına mal olmuştur.