430 Germanische Sprachen; Deutsch
Refine
Document Type
- Article (3)
Language
- German (1)
- Portuguese (1)
- Turkish (1)
Has Fulltext
- yes (3)
Is part of the Bibliography
- no (3)
Keywords
- Lerntechnik (3) (remove)
Neste artigo, trazemos algumas reflexões a respeito da influência exercida por línguas anteriormente aprendidas no processo de aprendizagem de alemão como L3 por aprendizes brasileiros. Essas influências podem operar tanto por meio de transferências linguísticas intencionais, controladas pelos próprios aprendizes, quanto por transferências não intencionais. Dependendo do referencial teórico adotado, essas transferências intencionais são consideradas estratégias de aprendizagem e/ou de comunicação. Com base em uma pesquisa empírica realizada em 2017 e em alguns debates na área acadêmica em torno do assunto (OXFORD 1990, 2011; BIMMEL e RAMPILLON 2000; SELINKER 1972, 2014; HUFEISEN 2010), este artigo tem como objetivo analisar as estratégias utilizadas por aprendizes de alemão como L3 em um chat online e refletir sobre as influências interlinguais exercidas sobre os aprendizes de forma não intencional. Os resultados obtidos apontam para contrastes (1) quanto ao tipo de estratégias utilizadas por aprendizes em diferentes níveis de aprendizagem e (2) quanto à língua da qual decorreram as influências não intencionais: aprendizes mais proficientes utilizaram estratégias que mobilizaram mais elementos da língua-alvo, como os circunlóquios, e não sofreram nenhuma influência exclusivamente da língua materna (apenas da L1 e da L2 concomitantemente ou apenas da L2), ao contrário de aprendizes menos proficientes.
Yabancı dil öğrenimini etkileyen içsel faktörlerden biri de kaygıdır. Kaygı; genel manada, kötü bir şey olacağı endişesiyle yaşanan belirsizlik, huzursuzluk, sıkıntı kaynaklı duygu durumu olarak tanımlanmaktadır. Yabancı dil kaygısı ise araştırmacılar tarafından genel kaygının duruma özel türü olarak tanımlanır. Kaygının olumsuz etkilerine karşın dil öğrenme stratejileri, yabancı dil yeterliliğinin artırılmasında olumlu bir rol oynamaktadır. Dil öğrenme stratejileri, öğrenme sürecini organize eden farklı öğrenme teknikleri ile öğrencilerin kendi öğrenmelerini tasarlamalarını, öğrenme materyalini seçmelerini ve bağımsız olarak öğrenme sürecini düzenlemelerini sağlamaktadır. Bu çalışmada 2017-2018 öğretim yılında Almanca öğretmenliği hazırlık sınıflarında öğrenim gören 41 öğrencinin kullandıkları dil öğrenme stratejileri düzeyleri ve yabancı dil kaygıları tespit edilerek bu değişkenlerin akademik başarıyla ilişkilerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Öğrencilerin dil öğrenme stratejilerini tespit etmek amacıyla Oxford (1990) tarafından geliştirilen "Dil Öğrenme Stratejileri Envanteri" (SILL), dil öğrenim süreçlerinde yaşadıkları kaygı oranları belirlemek için ise "Yabancı Dil Sınıf Kaygısı Ölçeği" (FLCAS) kullanılmıştır. Öğrencilerin akademik başarılarının belirlenmesinde 2017-2018 eğitim yılı sonunda elde ettikleri not ortalamaları kullanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre kaygı düzeyi düşük öğrencilerin yıl sonu başarı ortalamaları (M=78.1) kaygı düzeyi orta seviyedeki (M=68.96) ve yüksek seviyedeki (M=63.6) öğrencilerin başarı ortalamalarından daha yüksektir. Dil öğrenme stratejileri kullanımlarına bakıldığında, yüksek düzeyde strateji kullanan öğrencilerin başarı ortalamalarının (M=75.1), düşük (M=69.3) ve orta seviyede (M=67.5) strateji kullanan öğrencilerin ortalamalarından daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Bu verilere göre düşük kaygılı öğrenciler ve yüksek strateji kullanan öğrenciler diğer öğrencilerden daha başarılıdır. Ayrıca, yüksek düzeyde dil öğrenme stratejisi kullanan öğrencilerin yabancı dil kaygı seviyelerinin düşük olduğu belirlenmiştir. Bu açıdan, öğrencilerin dil öğrenme stratejilerinin öğretilmesi ve yüksek düzeyde kullanmasının sağlanması, dil öğrenme kaygısını azaltıcı sınıf içi aktivitelerin kullanılması, Almanca öğrenme sürecine olumlu katkılar yapacak, öğrencilerin başarısını artıracaktır.
Der Faktor 'Sommerferien' beim Übergang von der
Vorbereitungsklasse in die Deutschlehrerausbildung
(2016)
Die Eingangssprachkenntnisse der Studierenden des Studiengangs 'Lehramt für Deutsch als Fremdsprache' an der Universität Trakya unterscheiden sich bei der Aufnahme des Fachstudiums von den Ergebnissen der Sprachstandprüfung, die am Ende der einjährigen Vorbereitungsklasse durchgeführt wird. Dieser Ausgangspunkt scheint auch für Abteilungen anderer Universitäten der Fall zu sein, die sich im gleichen Umfang befinden. Diesbezüglich ist es Ziel dieses Beitrags, den Faktor 'Sommerferien' bei diesem Übergang deskriptiv aufzudecken. Die Fragestellung, wie die Lernenden ihre Sommerferien bezüglich des Deutschlernens verbracht haben, war dabei entscheidend. Um eine Antwort darauf zu bekommen, wurden Lernende zu dem Faktor 'Sommerferien' mittels qualitativer Erhebungsmethode befragt. Die Resultate wurden mit Lernstrategien angeknüpft. Aus der Forschung resultierten zwei Ansätze: Erstens sollten einige Konzepte entwickelt werden, damit die Lernenden ihre Deutschkenntnisse während ihrer Sommerferien kontinuierlich weiterentwickeln. Zweitens sollten einige Maßnahmen getroffen werden, womit DaF_Lernende ihre gelernten Deutschkenntnisse wenigstens stabil halten können.